BUGÜN ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Yönetim Kurulu, ''TGS'nin öncülüğündeki tüm basın emekçilerinin, başta fiili hizmet süresi zammı ve 212 sayılı Yasa'dan doğan hakları olmak üzere bütün hakları için basın özgürlüğünün teminatı adına direneceğini'' bildirdi.
TGS Yönetim Kurulu'nca, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yapılan açıklamada, birçoğu sendikal örgütlenme hakkından mahrum edilmiş gazetecilerin ekonomik ve sosyal haklarını koruyan, adeta tek güvencesi olarak kalan 212 sayılı Yasa'nın, bundan 47 yıl önce 10 Ocak 1961'de yürürlüğe girdiği hatırlatıldı.
212 SAYILI YASA
Açıklamada, gazetecilerin sosyal haklarının temelini oluşturan, zamanına göre oldukça ileri haklar sağlayan 212 sayılı Yasa'nın, toplu iş sözleşmeleriyle desteklenmesi halinde hala vazgeçilmez niteliğini koruduğu da vurgulanarak, şunlar kaydedildi: ''12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra sendikal örgütlenmenin önüne çok sayıda engel koyan yasaların çıkarılması sonucunda, 10 milyona yakın işsizin bulunduğu, iş güvencesinin kağıt üzerinde kaldığı ülkemizde, özellikle özel sektörde sendikal örgütlenme adeta imkansız hale gelmiştir.
MEDYA SAHİPLİK YAPISI ŞEFFAFLIĞA KAVUŞTURULMALI
Medya sahiplik yapısının şeffaf olmaması, aynı basın kuruluşunda çalışan gazetecilerin farklı şirketlerde çalışıyormuş gibi gösterilebilmesi, çalışanların bir şirketten diğerine kağıt üzerinde kolaylıkla kaydırılabilmesi; iş yerlerinde sendikal örgütlenme ve toplu iş sözleşmesi yetkisi alma sürecini uzatmaktadır. Bütün bunların ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında karşılaşılan bürokratik engeller, çalışanların örgütlenme hakkını ihlal eden boyutlara ulaşmaktadır.
Bütün bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması amacıyla, Avrupa Birliği (AB) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) normlarına uygun, çağdaş bir sendika ve toplu iş sözleşmesi yasası derhal çıkarılmalıdır.''
HALKIN HABER ALMA HAKKI
Açıklamada, sendikal örgütlülüğün önemine de dikkat çekilerek, şöyle devam edildi:
''Gazetecilik iş kolunda sendikal örgütlülük, sadece basın emekçilerini ilgilendiren bir konu da değildir. Medya patronlarının ve onların temsilcisi konumundaki üst düzey yayın sorumlularının baskısı altında çalışan gazetecilerin sendikal örgütlülükten yoksun olmasının; halkın haber alma hakkının da ihlal edilmesi sonucunu doğuracağı açıktır. Medyanın, bu kamu görevini yerine getirebilmesi, halkın haber alma hakkının tam olarak sağlanabilmesi, manipülasyondan uzak habercilik yapılabilmesi; ancak ve ancak sendikal güvenceye sahip gazetecilerin çalıştığı ve dolayısıyla editoryal bağımsızlığın teminat altına alındığı bir ortamda mümkündür.
Oysa günümüzde; bankacılık, finans, enerji, telefon gibi medya dışındaki sektörlere de yayılan; siyasi ihtiraslarıyla hükümetler üzerinde yayın yoluyla baskı oluşturmaya çalışan medya patronları ile örgütsüzleştirilmiş, bireyselleştirilmiş, yalnızlaştırılmış çalışan gazeteciler arasındaki eşitsizlik olağanüstü boyutlara ulaşmıştır.''
Çağdaş demokrasilerde, kamuoyu denetiminin, hem yürütme, hem yasama, hem de yargı için vazgeçilmez olduğu da belirtilen açıklamada, ''Özgür basınla sağlanan kamuoyu denetimi, çağdaş demokrasilerin tek güvencesidir. Ülkemizde de demokrasinin bütün yönleriyle işlemesi için, sendikal örgütlenmenin olduğu, gazetecilerin kendilerini medya patronlarına karşı güvencede hissettiği ve bunun sonucu olarak editoryal bağımsızlığın bütün basında sağlandığı bir ortam gereklidir'' görüşüne yer verildi.
Açıklamada, Türkiye'de halen 15 bini aşkın medya çalışanından 5 bine yakını sendika üyesi iken, yaşanan olumsuzlukların sonucunda sadece 650'sinin toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahip olduğu da kaydedilerek, ''Çok sayıda basın emekçisi, sigortasız kaçak işçi olarak veya gazetecilik iş kolu dışındaki şirketlerde gösterilerek istihdam edilmektedir'' denildi.
YIPRANMA HAKKI
Açıklamada, 212 sayılı Yasa'nın, aradan yarım yüzyıla yakın bir zaman geçmesine karşın, toplu iş sözleşmesinden yoksun binlerce gazeteci için hala tek güvence olduğu da ifade edilerek, Türkiye'de gazeteciler için çağdaş demokrasilerdeki uygulamalar ve ILO normlarına uygun yeni haklar sağlanması beklenirken, mevcut hakları da geriye götüren girişimlere tanık olunduğu da belirtildi.
FİİLİ HİZMET SÜRESİ ZAMMI KALDIRILMAMALI
Açıklamada, şöyle devam edildi: ''Bunun son örneği, gazetecilerin çalışma koşullarının ağırlığı nedeniyle 30 yıl önce yürürlüğe konulmuş olan yıpranma hakkının (fiili hizmet süresi zammı) ortadan kaldırılmaya çalışılmasıdır. 25 Ekim 2007 tarihinde sosyal tarafların tartışmasına açılan, 28 Kasım 2007 tarihinde de TBMM Başkanlığına sevk edilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile aralarında gazetecilerin de bulunduğu bir grup sigortalının yıpranma hakkı yok edilmek istenmektedir.
GAZETECİLER ÖRGÜTLENMELİ
Gazetecilerin, hem fikren hem de bedenen ağır, yıpratıcı ve tehlikeli bir görev yaptıkları açıktır. Bu yasa, 30 yıl önce yürürlüğe girmiştir. Teknolojik gelişmeler gazetecilerin iş yükünü azaltmamış, tam tersine çoğaltmıştır. Çok zorlu koşullarda, can güvenliği olmayan ortamlarda, mesai kavramı olmadan gece gündüz çalışma, zamana karşı yarışma, insan gücünün sınırlarını fikren ve bedenen zorlamaktadır. Bu bakımdan gazetecilik, stres yoğun ve tehlikeli bir meslek olarak kabul edilmektedir. Bütün bunlara rağmen, iktidar tarafından bu hakkın kaldırılmaya çalışılmasını anlamak mümkün değildir.
TGS'nin öncülüğündeki tüm basın emekçileri, başta fiili hizmet süresi zammı ve 212 sayılı Yasa'dan doğan hakları olmak üzere bütün hakları için basın özgürlüğünün teminatı adına direnecektir. Tüm basın emekçilerini, TGS çatısı altında örgütlenmeye davet ediyoruz. Gazetecilerin bu meşru mücadelesine halkımızı da destek vermeye çağırıyoruz.''