ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Cumhur İttifakı MHP İftarında buluştu
Cumhur İttifakı MHP İftarında buluştu
Erzurum’da 2 ayda 48 şirket kuruldu
Erzurum’da 2 ayda 48 şirket kuruldu
Erzurum şirket sermayesinde 6. sırada
Erzurum şirket sermayesinde 6. sırada
‘646 terörist etkisiz hâle getirildi’
‘646 terörist etkisiz hâle getirildi’
'Türkiye ekonomisi en çok büyüyen ekonomi'
'Türkiye ekonomisi en çok büyüyen ekonomi'
HABERLER>ARAŞTIRMA İNCELEME
10 Temmuz 2011 Pazar - 20:37

Ahde Vefa Çizgisi

İnsan, öncelikle “bezmi elest’’de (Bkz. A’raf, 172.)(halk arasında deyimiyle “kâlû belâ’’ da) vermiş olduğu ahde vefa göstermelidir. Yani Allah’a verdiği sözde durmalıdır. Zira ahde vefa, söz vermek, sözünde durmak, sevgi ve dostlukta sebat etmek demektir.

Ahde Vefa Çizgisi

KUR’AN’DA AHDE VEFA
İnsan, öncelikle “bezmi elest’’de (Bkz. A’raf, 172.)(halk arasında deyimiyle “kâlû belâ’’ da) vermiş olduğu ahde vefa göstermelidir. Yani Allah’a verdiği sözde durmalıdır. Zira ahde vefa, söz vermek, sözünde durmak, sevgi ve dostlukta sebat etmek demektir. Nitekim “ahd’’ kelimesinde hem yemin, hem de kesin söz verme anlamı bulunması dolayısıyla Yahudi ve Hristiyan kutsal kitaplarına Ahdi Atik (Tevrat) ve Ahdi Cedid (İncil) denilmektedir. Cenabı Hak, İsrailoğullarından, namaz kılıp zekât vereceklerine, peygamberlerine inanıp onları destekleyeceklerine ve Allah’a kullukta samimi olacaklarına (Maide, 12.), anaya babaya, yakınlara, yetimle re, düşkünlere iyilik edeceklerine (Bakara, 83.), birbirlerinin kanını dökmeyeceklerine, birbirlerini yurtlarından çıkarmayacaklarına (Bakara, 8485.)dair söz almıştır. Fakat İsrailoğulları, Allah’a verdikleri sözü yerine getirmemiş, ahitlerini bozmuştur. (Maide, 13.)
Kur’an, ahde vefayı, iman ederek Allah ile ahitleşme ve insanlara karşı da sadakat gösterme şeklinde olgun bir mümin vasfı olarak anlatmaktadır. (Bkz. Mü’minûn, 8.)O halde ahd, ister Allah’a, ister insanlara karşı verilmiş olsun mutlaka yerine getirilmesi gereken bir vecibedir.(Bkz. Bakara, 177.)Allah Teala ahde vefa gösterenlere şu müjdeyi vermektedir; “Siz bana verdiğiniz ahde sadık kalın ki, ben de size verdiğim ahdi ifa edeyim.’’ (Bakara, 40.)Yani İslam’a girerek, benim emir ve yasaklarıma uyun ki, ben de sizi vaat ettiğim af ve rahmetimle (cennetimle) ödüllendireyim. (Tefsir, İbn Kesir, I, 57.)
Ahde vefanın bir başka tezahürü de şöyledir: “Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.’’ (Ahzab, 23.)
Bu ayetin sebebi nüzulünü Enes b. Malik şöyle nakleder: Enes b. Malik’in amcası Enes b. Nadr, Bedir gazvesine katılamadığı için çok üzülmüş ve Hz. Peygamber’e gelerek “Müşriklerle yaptığın ilk savaşta bulunamadım. Eğer Allah müşriklerle tekrar savaşmayı müyesser kılarsa ne yapacağımı da görecektir’’ demiştir. Nitekim bir yıl sonra Uhud savaşı olmuş, Enes b. Nadr en ön saflarda yerini almıştır. Fakat bir ara Müslümanlar, okçuların yerini terk etmesinden dolayı dağılınca Enes b. Nadr: “Ya Rabbi, şunların yaptıklarından özür diliyorum.’’ diyerek hiç düşünmeden hemen ileri atılmış ve orada şehit düşmüştür.
Enes b. Malik der ki; “Biz onun cesedi üzerinde seksen küsur yara saydık. Bir kısmı kılıç darbesi, bir kısmı da mızrak ve ok yarasıydı. Amcamı tanıyamadık, onu ancak kız kardeşi halam Rübeyye bt. Nadr parmaklarından tanıyabildi. (Tirmizi, Tefsir, 34.) İşte Bedir, Uhut ve tüm savaşlarda görüldüğü gibi Hz. Peygamber’i yalnız bırakmayan, Hz. Hamza, Hz. Mus’ab, Hz. Enes, Hz. Ömer, Hz. Ali ve binlerce samimi dostun canları ve mallarıyla gösterdikleri vefa. Hz. Peygamber’de ahde vefa Hiç şüphesiz ahde vefanın en güzel örnekleri Hz. Peygamber (s.a.s.)’in yaşayışında görülmektedir.
Abdullah b. Ebi’lHamsâi şöyle bir olay nakleder: Hz. Peygamber ile kendisine peygamberlik verilmezden önce bir yerde buluşmak üzere konuşmuş ve vaatleşmiştik. Fakat unutmuşum, üç gün sonra aklıma geldi ve hemen konuştuğumuz yere gittim. Baktım ki orada bekliyor. Beni görünce, “Ey genç delikanlı! Bana biraz sıkıntı verdin çünkü (sözümün gereği) üç günden beri burada bekliyorum.’’ dedi. (Ebû Dâvud, Edeb, 90.)O, kendisine bir hafta süt emziren dadısı Ümmü Eymen’i ömrü boyunca unutmamış, yıllarca kendisine bakan sütannesi Halime’ye devamlı hürmet etmiş, sütkardeşi Şeyma’yı Huneyn savaşından sonra esirler arasında görünce dayanamamış, onu kabilesine hediyelerle göndermiştir. Bu hadiseden sonra Şeyma’nın Müslüman olduğu nakledilir. Çocukluğunu yanında geçirdiği Ebu Talib’in hanımı Fatıma’yı, “ikinci annem’’ diyerek taltif ve hürmet etmiştir.
Müslümanlara kucak açan Habeş Necaşi’sini ise Hristiyan olmasına rağmen daima hayırla yadetmiş, öldüğünde cenaze namazını kılmıştır. (Bkz. Buhari, Cenaiz, 4.)Hz. Peygamber s.a.s.) bir defasında yanına gelen bir ihtiyar kadına fazla ikramda bulunmuştu. Sebebini soranlara “Bu kadın, Hatice’nin sağlığında bize gelir giderdi. Ahde vefa dindendir.’’ şeklinde cevap vermiştir. Nitekim anne ve babaya vefa göstermenin şartlarından birisi de onların dost ve akrabalarını arayıp sormaktır. (Müslim, Birr, 11.)
İnsanlar arasındaki muhabbetin kesilmesi şeytanın hoşuna gider. Zira Kur’an bu hususa şöyle işaret eder: “Kullarıma söyle; sözün en güzelini konuşsunlar. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan insanın apaçık düşmanıdır.’’ (İsra, 53.)Allah için olan muhabbet, devam eden sevgidir. Dünyalık için olan muhabbetler tez geçer ve devam etmez. Peygamberimiz (s.a.s.) Allah için birbirlerini seven ve menfaat gözetmeyen kimseleri arşın gölgesi altında gölgelenecek kimseler olarak belirtmektedir. (Buhari, Hudud, 19.)Yine Peygamberimiz (s.a.s.), ahde uygun hareket etmeyi imandan saymış, ahde aykırı davranmayı ise nifak alametleri arasında göstermiştir. (Müslim, İman, 106.)
Peygamberimiz “seyyidü’listiğfar’’ duasında “Allah’ım! Gücüm yettiği kadar ahdine ve vaadine sadakat gösteriyorum.’’ (Buhari, Daavât, 16.)diyerek, ahde vefaya riayet etmenin önemini ve bu hususta samimi olmayı bizlere hatırlatmaktadır.
Hz. Peygamber’in vefası bir başka açıdan şöyle düşünülebilir: Peygamberimiz (s.a.s.) kimseye müyesser olmayan semalar ötesi seyahate, ruhundaki vefa duygusu sayesinde muvaffak olmuştur. Zira o, miraçta gökler arası âlemlere gitmiş, Sidretü’l Münteha’ya ulaşmış, cennetin cazibedar güzelliklerini görmüş, peygamberlerle görüşmüştür. Gözlerin kamaştığı ve gönüllerin hayrette kalıp kendinden geçtiği o mutlular âlemini, ümmetine olan vefa duygusuyla terk edip ümmetine geri dönmüştür. Ona cennetleri unutturan, ümmetine ve dostlarına karşı olan vefa duygusuydu. Nitekim o rahmet peygamberi, mahşer günü tüm peygamberlerin “nefsi, nefsi!’’ dediği bir zamanda, “ümmeti, ümmeti!’’ diyerek ümmetini almadan cennete girmeyecektir. (Müslim, İman, 322.)
Bir anlamda o, bu ızdıraplı ve elemli dünyaya yeniden dönerek ümmetine vefayı öğretmek istemiştir. Hz. Mevlana’nın ifadesiyle belki o, yetmiş iki millet içine dönüyor, tattıklarını onlara da tattırmak, duyduklarını onlara da duyurmak istiyordu. İşte peygamberane tavır ve peygamber yolu budur. Bu açıdan Allah’a ve ahirete inanan bir insan, vefa duygusuyla hareket etmeli ve ahde vefalı olmalıdır. Gerçekten yürekten inanmış bir insanın artık vefasızlık etmesi düşünülemez
GÜNÜMÜZ TOPLUMUNDA AHDE VEFA
Toplumda vefa, gönüllerin bütünleşmesi ve karşılıklı saygı ile ortaya çıkar. Zira kalbi ve ruhi hayatı olmayan toplumlarda vefadan bahsetmek bir hayli zordur. Nitekim konuşurken doğru beyanda bulunma, verdiği sözlerde, ettiği yeminlerde vefalı olma öncelikle gönül hayatına bağlıdır. Kendini yalan ve aldatmadan kurtaramayan; her an verdiği söz ve yeminlere muhalif hareket eden ve bir türlü yüklendiği mesûliyetlerin ağırlığını hissetmeyen kişilerden vefa beklemek çok gerçekçi olamaz. Bu açıdan vefa, dost ikliminde yetişen bir gül bahçelerine benzer. Zira vefa, duyguda, düşüncede, tasavvurda aynı şeylerin paylaşılmasını hissettirir.
Kinler, nefretler, kıskançlıklar ise onun olduğu yerde hayat bulamaz. Şu halde toplumdaki vefa, sevginin, mürüvvetin bağrında boy atar, gelişir, düşmanlık ikliminde ise bir anda söner gider. Yuva, vefa duygusu üzerine kurulmuş ise devam eder ve canlı kalır. Millet bu yüce duygu ile faziletlere erer. Devlet, kendi raiyetine karşı ancak bu duygu ile itibarını korur. Fakat vefa düşüncesini yitirmiş bir ülkede, ne olgun fertten ne emniyet vadeden yuvadan, ne de istikrarlı ve güvenilir bir ortamdan bahsetmek mümkün değildir. Böyle bir millette toplum birbirlerine karşı kuşkulu, yuva kendi içinde huzursuz, devlet raiyetine karşı duyarsız ve her şey birbirine karşı yabancıdır. Oysa vefa, fertlerin birbiriyle kaynaşıp bütünleşmesini temin eder. Vefa sayesinde tefrika ortadan kalkar, toplum bütünleşerek birlik ve beraberlik tesis eder. Böylece toplum, vefa duygusuyla olgunlaşmış ve onun kenetleyici ruhuyla kuvvetlenmiş olur.
NETİCE
Vefa, dosta ait bir sıfattır. Dost, dostunu asla terk etmez. Dostluğun devamı da ancak vefaya bağlıdır. Bu bağlamda Hz. Peygamber (s.a.s.), Medine’de öncelikle muhacir ve ensar kardeşliğini tesis etmiştir. Bu temelden sonra dostluk anlayışı ve vefa şuuru medeniyet olarak dünyaya yayılmıştır. Bizler de millet olarak bu medeniyeti coşkulu ve heyecanlı, azimli ve kararlı bir şekilde insanlığa tanıtmış, İslam’ın hoşgörüsünü çevremize göstermişiz. Fakat beklenmedik bir kasırga bizleri sağa sola dağıtınca, verimli topraklarımız çöle dönmüş, güllerin yerini dikenler almış, bağ bozulmuş, sanki bağban ölmüş, kazanılan faziletler eriyip yok olup gitmiştir. Muhtemelen dünyevi menfaat için üzerlerine aldıkları mükellefiyetlere vefasızlık edip bir kenara çekilenler, bu meşakkatlere bir gün bile tahammül gösteremeyip dışarıda duranlar, şimdi hasret ve nedamet içindedirler. Ancak Cenabı Hakk’ın en çok sevdiği amel, Allah’ın adının gönüllere nakşedilmesi ve İslam’ın güzelliklerinin yeryüzüne yayılmasıdır.
Şu halde “vefa’’ yalnız İstanbul’da bir semt adı olarak hatırlanmamalıdır. Bilakis vefa, sadakat, sözünde durma, sevgide sebat, asaletli dostluk olarak Allah ve Rasulüne vefayı hatırlatmalıdır. Ey peygamber yolunun takipçileri vefa düşüncesiyle sözleştiği yerden ayrılmayan vefalı dostlar! Ahde vefa gösteren er oğlu erler! Mertliği, yiğitliği, sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü “vefa’’ şeklinde unutmuş gönüllere hep beraber ulaştıralım. Belki böylece bazı vefalı dostları, ümitsizlik ve yeisten kurtarabiliriz. Nitekim Mehmet Akif Ersoy, 1918 yıllarındaki hissini ve ye’sini şöyle anlatmaktadır:
“Vefa yok, ahde hürmet hiç, emânet lafzı bî medlûl;
 Yalan râyiç, hiyânet, mültezem her yerde, hak meçhûl!
 Yürekler merhametsiz, duygular süfli, emeller hâr,
 Nazarlardan taşan mana ibadullahı istihkar.’’ (Safahat, s. 456.)
 
NOT: BU YAZI DİYANET AYLIK DERGİSİ 2011 HAZİRAN SAYISINDAN ALINARAK, BİLGİLENDİRME AMAÇLI OLARAK YAYINA KONULMUŞTUR.

 
Doğu Anadolu’dan Çin çıkarması
 
Her üç kişiden biri yeşil kartlı
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Haberin Değeri, Etiği ve Sorumluluğu
Doç. Dr. Fikret Karaman/ Haber; duyularla algılanıp nakledilen olay, ağızdan ...
Yeni Kabine Dünya da dikkat çekti
Türkiye'de açıklanan yeni kabineyi dünya da takip ediyor.
Bardız Kilimi markalaşma yolunda
Meşhur Bardız kilimleri, Sosyal Destek Programı (SODES) kapsamında hazırlanan ...
 
Türk Dünyasında ‘Saz ile Söz’ buluşması
Bilecik Belediyesi ile Bursa'nın merkez Yıldırım İlçe Belediyesinin katkılarıyla ...
Emeklilere promosyon müjdesi
Emeklilere geriye dönük 5 yıllık promosyon ödemesinin yolu açıldı
Türkçe’nin Çiçekleri’ne görkemli uğurlama
Bu yıl 9’uncusu yapılan Türkçe Olimpiyatları, Sinan Erdem Spor Salonu'nda ...
 
Çek ve senedin yerini POS aldı
Vadeli ticari işlemlerde uzun yıllar ödeme aracı olarak kullanılan çek ...
Anadolu, Türkçe'nin Çiçekleriyle bezendi
9’uncu Türkçe Olimpiyatları kapsamında Türkiye’de bulunan yabancı ülke ...
Atasever’den brucella uyarısı
Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Atasever, halk arasında peynir ...
 
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Oyunun Müzakeresi
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
"Devlet Adamı” olmanın somut örneği: Vali Mustafa Çiftçi
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
Cumhurbaşkanımıza Minnettarız
Ö. Faruk Kayaalp
Ö. Faruk Kayaalp
Alan Var Alamayan Var ve Ayıp Hassasiyeti
Kadir Sabuncuoğlu
Kadir Sabuncuoğlu
‘Muhalif’
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Ölülerin arkasından konuşmak ahmaklıktır!
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurum’da Belediyelerin Önceliği Ne Olmalı?

a.Kentsel Dönüşüm
b.Kent içi Ulaşım
c.Altyapı
d.Sosyal Belediyecilik
e.Kültür, Turizm ve Sanat
f.Sosyal Katılımcılık
g.Mahalle Kültürüne dönüş


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva